Semerkant (özgün adı, La Samarcande), "Afrikalı Leo" (1986) kitabı ile ünlenen Lübnan asıllı Fransız yazar Emin Maluf'un yazdığı roman.
Yapıt, Ömer Hayyam'ın Rubaiyat adlı elyazması eserinin 1072 yılında Semerkant'ta başlayan ve 1912'de Titanik'te biten hikâyesini ele alıyor.
"Semerkant" (1988) Ali Berktay tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Kitabın Arka Kapağı
'Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydin!' Emin Maluf, 'Afrikalı Leo'dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi...
Emin Maluf, Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü...
Kitabın Özeti
Yazar kitabında özetle, tüm olanları Benjamin’in anlatısıyla aktarmış
ve tarihe damgasını vuran üç önemli şahıs ile 20 nci yüzyıl başlarında
İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını bu romanın esas teması olarak
oluşturmuştur Ömer Hayyam’ın Cihan adlı kadın şairle yaşadığı aşk ve
Benjamin ile Şirin arasında geçenler yine yazarın usta kalemiyle tüm
olaylar arasında eritilerek sunulmuştur
1072 yılında, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın saltanatı İran’ı da
kapsamıştır Ömer Hayyam kısa bir süre önce Semerkant’a yerleşmiştir
Selçuklu Veziri Nizamülmülk Semerkant’a geldiği sırada onunla
tanışmıştır Nizam, Hayyam’ı bir sene sonrası için Isfahan’a davet
etmiştir Ömer Hayyam bu tanışmanın ardından bir yıl geçince Isfahan’a
doğru yola koyulmuştur Hasan yolculuğu sebebiyle Kum kentinden geçerken
Sabbah ile tanışmıştır Hayyam’ın o güne kadar tanıdığı en bilge kişi
Hasan’dır Hasan’da Isfahan’a giderek Nizam’dan bir iş istemeyi
planlamıştır Hayyam, Isfahan’da Nizam’ın huzuruna çıktığında,
kendisinden “Sahib-i Haber” (casusların başı) olması istenmiştir Hayyam
bir bilim adamı olduğunu ve hafiye olamayacağını belirtmiştir Ancak
Nizam’a, Hasan Sabbah’ı önermiştir
Nizam, bu işe Hayyam’ı layık görmesine rağmen Hasan’ı kabul etmek
zorunda kalmıştır Hayyam, Selçuklu’nun malî desteği ile çalışmalarını
sürdürmüştürHasan, Nizamülmülk’ün vazgeçemediği yardımcılarından biri
olmuş ve Nizam’a hizmet etmek yerine onun mevkiine geçmeye
niyetlenmiştir Kısa bir sürede Nizam’dan soğutmak için Melikşah’a
yakınlaşmıştır Nizam ile Melikşah arasına nifak sokmaya çalışmış, ancak
planı ters tepince de Melikşah tarafından çöle sürgüne gönderilmiştir
Hasan, emelleri uğruna bir şekilde çölden kurtulmuş, mezhep ve
kültürlerinin tehlike altında olduğunu düşünen bir kısım Acem halkını
cennet vaadi ile kandırmıştır Ünlü Haşhaşiyun tarikatını kurarak Alamut
kalesine yerleşmiştir Hasan Sabbah’ın verdiği afyonla sarhoş olan bu
tarikattaki insanlar, intihar saldırıları düzenlemişlerdir
Hasan’ın amacı bu tarikat yardımıyla Nizam ve Melikşah’tan intikam
almaktır Nitekim müridleri sayesinde Nizam ve Melikşah’ı öldürmeyi
başarmıştır Ancak daha sonra da huzuru bulamamış ve ebediyete de
huzursuz bir şekilde göç etmiştir
Hayyam Semerkant’a geldiğinde Semerkant Elyazması ile Rubaiyat adlı
kitabı yazmıştır Bu kitap kişilerin hayatında çok önemli noktalarda rol
oynamıştır
Ömer Hayyam’ın 1873 yılında dünyada yeniden popüleritesi artmaya
başlamıştır Hasan Sabbah’la birlikte ortadan kaybolan Rubaiyat’ın
kopyaları da tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır Hayyam’a olan
hayranlıkları nedeniyle Lesage çifti yeni doğan oğulları Benjamin’e
ikinci bir isim olarak Omar ( Ömer’in ingilizce yazımı) adını
koymuşlardır
Benjamin 15 yaşına gelince, kendi ismini taşıdığı Hayyam’ı merak
ederek onu araştırmaya ve Farsça öğrenmeye başlamıştır Daha sonra
Hayyam’ın zamanında ve kendi çağında insanları o denli çok etkileyen
“Rubaiyat”ın peşine düşmüştür Önce İstanbul’a gitmiş ve oradan da İran’a
geçmiştir
Bu sırada İran Şahı’nın torunu Şirin’le tanışmış ve ona aşık olmuştur
Benjamin, İran’da bir çok macera yaşayarak 1910’larda İran’daki
modernleşme hareketlerine katılmıştır Sonunda Benjamin Şirin’le birlikte
Semerkant elyazmasına ulaşarak Amerika’ya gitmek üzere İran’dan
ayrılmıştır
Bunun için önce İngiltere’ye gitmişler ve oradan da Titanic gemisine
binerek Amerika’ya doğru denize açılmışlardır Ne yazık ki yaklaşık bin
yıl önce kaybolup, o anda yeniden ortaya çıkan “Rubaiyat” Titanic’in
batmasıyla sonsuzluğa karışmıştır
Benjamin ve Şirin kurtularak başka bir gemiyle Newyork’a
ulaşmışlardır Limandaki karışıklıkta tıpkı “Rubaiyat” gibi Şirin de
sonsuza dek kaybolmuştur
Maalouf yapıtında, ciddi şekilde ölümcülleştirilen mezhep aidiyetini
vurgulamak amacıyla bu üç önemli şahsı kullanmıştır Haşhaşiyun
tarikatındaki insanların diğer tüm aidiyetlerini (dil, vatan, ırk, hatta
din) bir kenara iterek kimliklerini sadece mezhepleri şiaya göre
belirlemiş ve mezhepleri farklı olduğu için kendi kardeşlerini bile
öldürebilecek birer katile dönüşmüşlerdir
Sonuç olarak Maalouf; 1900’lerde Tebriz’deki durumu incelerken de
doğunun bir uyanış ve modernleşme sürecine girmiş olduğu, İran’daki
direnişe ve yenilikçilerin vermiş oldukları uğraşlara dikkat çekmiştir
20 nci yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını iyi
anlamak ve farklı bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için, bu
kitaptan öğrenilecek ve dersler çıkarılacak önemli tarihi ve siyasi
olaylar bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Write yorum