21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ahmet Ümit-İstanbul Hatırası | Tıkla

 

İstanbul Hatırası, Ahmet Ümit'in 2010 yılında yayımlanan romanı. İstanbul hakkında tarihi pek çok bilgi içeren bir polisiye romandır. Everest yayınları tarafından yayımlanmıştır. Yazarın diğer romanlarında da yer alan Başkomiser Nevzat, romanın ana karakterlerden biridir.


lk kurban Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin hemen önünde bulunmuştu. Cesedin kolları yukarıya doğru uzatılmış, avuç içleri birbirine bakacak şekilde, elleri naylon iple bileklerinden bağlanmıştı. Cesedin iki yana açılmış ayakları deniz yönüne çevriliydi. Ölünün ayaklarının işaret ettiği yerde, iki çilekeş şehir hatları vapuru, denizin iki ağır işçisi, usulca kıpırdayan maviliğin üzerinde köpükten şeritler bırakarak geçiyordu. İnce bir esinti vardı Sarayburnu’nda. Süt mavisi bir aydınlık. Ortalık mis gibi deniz kokuyordu. Gökyüzünde solmakta olan yarım ay hem cesede hem de vapurlara eşlik ediyordu..
Cinayeti araştırmak, Ahmet Ümit’in bize tanıştırdığı eski dostlar Komiser Nevzat ve adamları Ali ile Zeynep’e düşüyor. Cesedin birbirine sıkıca bağlanmış ellerinin arasında bir sikke buluyorlar. Sikkenin üzerindeki portreden yola çıkan Komiser Nevzat ve arkadaşları önce Tanrı Poseidon’un oğlu Kral Byzas’a, ondan da Kral Byzas’ın, bugün Sarayburnu’nun olduğu yerde M.Ö. 660 yılında kurduğu Byzantion Krallığı’na ulaşıyorlar.
Komiser Nevzat ve adamları, birinci cesedin barındırdığı sırları çözemeden, bırakılan başka bir cesedin haberini alıyorlar. Birisi ya da birileri, cesetlerle, cesetlerin bırakıldığı mekânlarla ve sikkelerle bizlere başkahramanı İstanbul olan bir hikaye anlatmaya çalışıyor. Bulunan her ceset bizi İstanbul’un farklı bir dönemine, farklı bir hükümdarına ve farklı eserlerine ulaştırıyor. Okuyucu olarak, katillerin izini sürerken, aslında İstanbul’un tarihinin izinden gidiyoruz. Bir İstanbul şöleni izliyoruz. Onlarca kitabı okuyarak bir araya getirebileceğimiz bir İstanbul tarihi panoramasını cinayetlerin arka planı olarak izleme lüksünü yaşıyoruz. Aslında bir itirafta bulunmam gerekirse, ben katillerin kim olduğunu çok fazla merak etmedim. Ben aslında kitabı okurken, katilden yana oldum, onu bu cinayetleri işlemeye yönlendiren duygu her ne ise, o duygu katilin içinde hiç bitmesin istedim. Çünkü her cinayet arkasında başka bir İstanbul barındırıyordu ve ben Ahmet Ümit’in anlattığı İstanbulların tarihiyle büyülenmiştim. İlk kurban Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin hemen önünde bulunmuştu. Cesedin kolları yukarıya doğru uzatılmış, avuç içleri birbirine bakacak şekilde, elleri naylon iple bileklerinden bağlanmıştı. Cesedin iki yana açılmış ayakları deniz yönüne çevriliydi. Ölünün ayaklarının işaret ettiği yerde, iki çilekeş şehir hatları vapuru, denizin iki ağır işçisi, usulca kıpırdayan maviliğin üzerinde köpükten şeritler bırakarak geçiyordu. İnce bir esinti vardı Sarayburnu’nda. Süt mavisi bir aydınlık. Ortalık mis gibi deniz kokuyordu. Gökyüzünde solmakta olan yarım ay hem cesede hem de vapurlara eşlik ediyordu..
Cinayeti araştırmak, Ahmet Ümit’in bize tanıştırdığı eski dostlar Komiser Nevzat ve adamları Ali ile Zeynep’e düşüyor. Cesedin birbirine sıkıca bağlanmış ellerinin arasında bir sikke buluyorlar. Sikkenin üzerindeki portreden yola çıkan Komiser Nevzat ve arkadaşları önce Tanrı Poseidon’un oğlu Kral Byzas’a, ondan da Kral Byzas’ın, bugün Sarayburnu’nun olduğu yerde M.Ö. 660 yılında kurduğu Byzantion Krallığı’na ulaşıyorlar.



    Choose :
  • OR
  • To comment
Hiç yorum yok:
Write yorum

Puanınızı öğrenmek için buraya yazın.